Niye gülümseyelim?
27 Temmuz 2020Dönmem ben sana!
27 Temmuz 2020Bundan yirmi yıl kadar önce “küreselleşme” cazibeli bir vizyondan ibaretti. Küreselleşmeyi başarmış şirketler elbette vardı ama sayıları çok azdı. Bana göre internet teknolojisinin günlük hayatın içine girmesiyle hız kazanan küreselleşme şimdilerde hayatın ta kendisi. Yerel olanın değeri bile küresel pazardaki gücüyle doğru orantılı olarak artıyor. Farklı pazarlar geliştirmek üretimi ateşliyor. Artık rekabet etmenin çok önemli bir parçası “dünyalı” olmak. Peki dünyalı olmanın aynı zamanda farklılıkları yönetebilmek olduğunu, farklılıkları yönetmenin kültürel bir değişim gerektirdiğini ve aslında göründüğü kadar kolay olmadığı konusunda hiç düşündünüz mü?
Farklılıklardan beslenen şirketler
Çalışan bağlılığı araştırmalarının içeriklerine bakacak olursanız mutlaka farklılıkların yönetimi,
kapsayıcılık, eşitlik gibi kavramlarla karşılaşırsınız. Çalışanın bağlı hissetmesine yol açan önemli faktörlerdir bunlar. Farklılıklar işi ve iş yerini zenginleştirir evet ama kültürel farklılıkların yarattığı birçok komplikasyon da vardır. Kültürel farklılıklar çatışmaya yol açabilir. Bu çatışma ortamı, üretkenliğin ve doğal olarak verimliliğin düşmesine sebep olur. Nedir çatışmayı yaratan? Farklı gelenekler, kültürel alışkanlıklar, tavırlar, davranış biçimleri ve maalesef en çok da onlarca yıldır bize dayatılan kalıplar… Tüm bu saydıklarımın öncesinde ve ötesinde ise altı çizili bir halde kullanacağım cehalet. Aslında dünyadaki hemen tüm çatışmaların altında yatan sinsi ejderhadır cehalet. Kurumsal atmosferinizi kirletir, ekip çalışmasını köstekler ve daha da ötesi farklı insanlarla/pazarlarla/şirketlerle iş yapmaktan sizi alıkoyar. Sizi durdurur kısaca. Çatışmayı yaratanlar birer insan gibi görünüyor olabilirler ama aslında onlar kültürünüzün yansımalarıdır.
İletişimden başlayan farklılıklar
Engage & Grow ekibinde bir koç olarak yer aldığım ilk yıllarda farklı kültürlerden gelen yol arkadaşlarımın işe ve insana bakışıma büyük bir zenginlik kattığını hissetmiştim. İşimiz insanları birbirine, işe ve şirketlerine bağlı kılmanın yolunu açmak olduğu için, aslında tüm duyargalarımız bu yönde çalışıyor ve gelişiyordu. Bu gelişim benim kendi pazarımdaki şirketlere bakış açımı da değiştirdi. Sabah İspanya’daki ekip arkadaşlarımla toplantı yaparken, sabaha karşı Avusturalya’daki genel merkezimize bağlanırken farklı olmanın sadece psikolojik değil, fiziksel yansımalarını da yaşamaya başlamıştık. Bir kıtada sabah, diğerinde gece yarısı. Bir ülkede bayram, diğerinde normal iş günü. Bir ülke Müslüman, başka bir bölge Noel tatilinde. Kimisi mesai saatleri dışında çalışmamayı tercih ediyor kimisi ise geceleri çalışıp aklına bir fikir düştüğünde paylaşmak istiyorJ Karşılaştığımız zaman bazılarımız coşkulu bir biçimde sarılıyoruz -Covid-19 öncesinden söz ediyorum- bazılarımız ise daha mesafeli bir el sıkışmayı tercih ediyor. Hepimiz aynıyız ve hepimiz birbirimizden çok ama çok farklıyız. Bu bizi zenginleştiriyor ve elbette birçok hassasiyeti aynı anda hissetmemiz sorumluluğunu da beraberinde getiriyor. Ve kesinlikle “farklılıklarla zenginleşiyoruz” demekle olmuyor, farklılıkları kucaklamayı kültürün bir parçası haline getirmeyi gerektiriyor.
İçinize bir bakın, ne görüyorsunuz?
Hem kendi içinize hem de şirketinizin içine bakın. Hatta zaman ayırın ve bir büyüteç ile uzun uzun bakın.
- Farklılıkları yönetebilmek için iç adalet terazinizin çok doğru çalışıyor olması gerekir. Bundan emin misiniz?
- Pozitif bir sebeple de olsa kadın çalışma arkadaşlarınızın bazı işleri yapmak konusunda zorluk çekeceğini düşünerek onlara kendinizce kolaylık sağlama eğiliminiz var mı?
- Çalışanlarınızın kültürel farklılıkların iş için önemli olduğunu ve her iki tarafça da kolayca yanlış anlaşılabileceğini anladığından emin misiniz?
- Yabancı kültürden gelen bir müşteriden aldığınız geri bildirimi onun kültürel alışkanlıkları çerçevesinde mi değerlendiriyorsunuz, ateşli savunmalar mı yapıyorsunuz?
- Beklediğiniz tepkiyi göstermeyen birinin duyguların kolayca ifade edilmediği bir kültürden gelmiş olabileceğini hiç düşündünüz mü?
- Şirket çalışanlarınızın ve müşterilerinizin profili şaşırtıcı bir biçimde benzer mi? Bunun sebebi sizin seçimleriniz mi yoksa mucizevi bir tesadüf mü?
- Bunlar benim kırmızı çizgilerim dediğiniz noktalara bir göz atın. Değerler mi ön planda tanımlamalar mı?
Çok kolay değil bu soruların yanıtları biliyorum. Gerçekten kapsayıcı bir şirket kültürü oluşturabilmek de öyle… Bunu başaran şirketlerin çalışanlarına baktığınızda gördüğünüz renkli ışıklar sizin de gözünüzü kamaştırmıyor mu? Çok güzeller çünkü.
Işık Şerifsoy