Hiyerarşinin hızlı düşüşü
23 Haziran 2020Niye gülümseyelim?
27 Temmuz 2020İktisadi ve idari bilimler alanında eğitim alıp bu sevimli (!) kalıbı duymayan var mıdır? Adam Smith’in bir zamanlar pek muteber olan bu sözü – “laissez faire, laissez passe”- zaman içinde akıl almaz bir evrim geçirdi ve artık nostaljik bir yaklaşımdan daha ötesini düşündürmüyor kimseye… Bu sabah bir makalede karşıma çıktığında ise uzun yıllardır odaklandığım liderlik davranışlarını çağrıştırdı. Çalışanların tamamen özgür bırakıldığı kurumlarda organizasyon nereye gider sizce? Hiçbir müdahale olmadan her ekibin kendi sistemleriyle çalışması mümkün müdür? Böyle bir yaklaşıma nasıl bir liderlik modeli gerekir? Tartışalım.
Özgürlük bağlılık getiriyor
X jenerasyonu liderler bu fikre temkinli yaklaşıyor olsalar da araştırmalar, seçimlerinde özgür bırakılan ve kendi işlerinin liderliğini yapan çalışanların, kısıtlı çalışanlardan daha mutlu ve üretken olduklarını gösteriyor. Fakat burada en önemli sorun, özgürlüğün tanımını yapmak. Uzmanlar, çalışan özgürlüğünün her kurumun alıp kullanabileceği evrensel bir tanımının olmadığını düşünüyorlar. Bu yüzden kurumların kendi tanımlarını yine çalışanlarının ve ilgili ekiplerin seçimlerinden yararlanarak kendi kendilerine yapmaları gerekiyor. Bir kurum hedefleri ve projeleri net olarak ortaya koyup, çalışanlarının işlerini nasıl yapacaklarını seçmesini isteyebilir. Zor bir dönüşüm olacağını mı düşünüyorsunuz? Bundan birkaç ay önce sabah sekizde hepimiz aynı çatı altında toplanmazsak çalışamayız diye düşünürken, aylar süren karantina döneminde uzaktan çalışmayı nasıl keşfettiğimizi anımsayın. Değişim kaçınılmazdı ve gerçekleşti. Zorluklar vardı evet ama hazırlığımız yoktu. Hazırlandığımızda, altyapıları buna göre kurduğumuzda böylesine büyük bir değişimi bile başarabiliyoruz. Üstelik, Covid-19 gibi çok yönlü bir tehlikenin olmadığı bir ortamda değişim çok daha stressiz olabilir, yeter ki niyet olsun.
Çalışanın işini kendi seçimleriyle yapması, zamanını ve enerjisini istediği gibi kurgulaması etkileyici sonuçlar getiriyor. Bağlılık, daha iyi performans, verimlilik ve yüksek ciro gibi… Özellikle yaratıcılık gerektiren işlerde… Çok rutin işlerde özgürlüğün verimlilik üzerindeki etkisi düşük fakat o noktada bile çalışanın işini yapma biçiminin kararlaştırılmasında rol alması, kendisini özerk hissetmesine sebep oluyor. Evet sistemi tanımlıyorsunuz fakat bu tanımı özerklik vererek iş birliğiyle yapıyorsunuz. Sonuç hemen değişiyor. Çalışan yapılan işin anlamını içselleştiriyor ve bu anlamdaki yerini görüyorsa rutin veya yaratıcı tüm işlere katkısı değişiyor, verimlilik artıyor.
Liderlerin özgürlüğü!
Özgürlük konusu araştırdıkça gülümsetiyor. Kilit nokta kesinlikle liderler. Çalışanlara özgürlük sunmak son derece derin bir zihinsel değişimle mümkün. Liderler bu noktada kendi rollerini yeniden tanımlamalılar. Geleneksel liderlerin yaptığı gibi emirler ve direktifler veriyorsanız ve herkesin bunları takip etmesini bekliyorsanız, özgürlük sizin için krallığın çöküşü anlamına gelebilir. Fakat yeni neslin ihtiyacı olduğu üzere bir takım koçu gibi davranabiliyorsanız, oyuncularınızın o eşsiz stillerinin ortaya çıkması ve parlaması sizin ellerinizde… Koçların neler yaptığını anımsayın: rehberlik, farklı görüş açıları, öneriler ve altyapı ihtiyaçları… Lider oldukları su götürmez ama odak noktaları farklıdır. Gelişimi destekler ve bu gelişimden fayda sağlayacaklarını bilirler. Eğer liderleriniz koç gibi davranma eğilimindeyse, elbette onlara da çalışan özgürlüğünün nasıl uygulanacağını, çalışanlara daha fazla özgürlük tanıma özgürlüğünü vermeniz gerekiyor! Karışık oldu evet ama tam olarak böyle.
Problemler ve çözümler
Bir şirkette problemleri kim çözer sorusunun yanıtını yönetim takımları olarak veriyorsanız, hızlı bir güncelleme yapmanız gerekecek. Çalışanların günlük problemlerden verimliliği engelleyen sistemsel problemlere dek tüm süreçlerde çözüme katkı sunmasını destekleyin. Bu kültürü içtenlikle desteklerseniz, önünüze gelen problem sayısındaki azalmayı şaşırarak izleyeceksiniz. Buraya küçük bir not eklemeden duramayacağım, birçok insanın bu problemlerin varlığıyla beslendiğini, problem çözmenin iş yapmak olduğunu inandığını da şaşırarak izliyorum. Problemsiz bir şirkete liderlik etmek sizi işsiz bırakmaz korkmayın. Alınacak çok yol, yapılacak çok yenilik, girilecek çok Pazar ve geliştirilecek çok ürün/hizmet olduğunu anımsayın yeter.
Pandemi karantinasında iken milyonlarca insanın evlerinden işlerini yapabiliyor olduklarına tanıklık ettik. Zor yanları vardı ama dijitalleşme sınavı olarak bakıldığında ilginç sonuçları oldu. Birçok patron dev gibi binalara, klimatik ortamlı ortak çalışma alanlarına düşünceli gözlerle bakıyor şu anda. Üstelik çalışanlar evlerindeler ve ilginç (!) bir biçimde normalin üzerinde bir performans gösteriyorlarJ
Işık Şerifsoy